Last Updated on February 7, 2023
Beynimizdeki biyoelektriksel süreçlerle, çevrenin farkında olur ve çevremize uyum sağlamak için tepkiler oluştururuz.
Çevremizdeki ışık, ses, ısı, yanma, ağrı, basınç, batma, temas gibi fiziksel faktörler; koku ve tat gibi kimyasal faktörler ve pozisyon, açlık, yerçekimi, gerilme gibi organizmanın durumunu belirten faktörler; beyindeki özel reseptörlerle elektriksel sinyallere dönüşerek ilgili duyu sinir sistemine gönderilir.
Bu sinirler, aldıkları elektrik sinyallerini omurilik aracılığıyla merkezi sinir sistemimize aktarır, bu sinyaller değerlendirilir, kıyaslanır ve duyum olarak algı merkezine iletilir.
Oluşan bu duyumlar, kişilerin çevrelerine karşı tutumunu belirler; uyum için tepkiler oluşturur; organizmanın korunması ve yaşamını sürdürebilmesi için refleksler oluşturur. Bu tepkiler içinde en bilineni hareket etmektir.
Hareket etmek için, sinir tellerinden geçen elektriksel sinyallerin gerekli hız ve kalitede aktarılabiliyor olmalıdır. Aynı şekilde, sinirlerden kaslara aktarılan sinyal akışının da belirli bir kalitede olması gerekmektedir.
Duyu ve motor iletim yollarımız arasındaki elektrik iletiminin, bu yollardaki reflekslerin, motor sinirlerden kaslara aktarılan sinyallerin hızı ve kalitesi, elektriksel durumların değerlendirilmesi, normal dışı iletimlerin saptanması için elektronörofizyoloji adı verilen bir nöroloji laboratuvar incelemesi yapılır. Sıkça kullanılan EMG ünitesi de, bu laboratuvar incelemelerinden biridir.
Nöroloji uzmanı bu değerlendirmeleri kullanarak tedavi seçenekleri oluşturur, bu hastalıkların derecelerini ve yerleşimlerini saptar.